Türk edebiyatında mistik ve felsefi yönüyle öne çıkan bir eserdir. 1910 yılında Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi tarafından yazılmıştır. Eser, tasavvufî düşünceyi ve insanın ruhsal yolculuğunu ele alır. Adı “hayalin derinlikleri” anlamına gelir ve insanın iç dünyasına, ruhsal derinliklere yaptığı bir yolculuğu simgeler.
Romanın ana kahramanı Raci, modern dünyanın maddi ve bilimsel bakış açısıyla ruhsal bunalıma girer ve manevi bir arayışa yönelir. Bu süreçte, kılavuzu olan aynacı isimli bir bilge ile mistik deneyimler yaşar ve ruhsal dünyada derin yolculuklara çıkar. Raci’nin bu yolculukları, tasavvufî bir perspektiften insanın hakikati ve kendini bulma çabası olarak değerlendirilebilir.
Eserde, Doğu mistisizmi, İslam tasavvufu ve Batı felsefesi arasında bir denge kurma çabası gözlemlenir. “A’mâk-ı Hayâl” gerek üslubu gerekse felsefi derinliği ile Türk edebiyatının önemli klasiklerinden biri olarak kabul edilir.
Romanın ana kahramanı Raci, modern dünyanın maddi ve bilimsel bakış açısıyla ruhsal bunalıma girer ve manevi bir arayışa yönelir. Bu süreçte, kılavuzu olan aynacı isimli bir bilge ile mistik deneyimler yaşar ve ruhsal dünyada derin yolculuklara çıkar. Raci’nin bu yolculukları, tasavvufî bir perspektiften insanın hakikati ve kendini bulma çabası olarak değerlendirilebilir.
Eserde, Doğu mistisizmi, İslam tasavvufu ve Batı felsefesi arasında bir denge kurma çabası gözlemlenir. “A’mâk-ı Hayâl” gerek üslubu gerekse felsefi derinliği ile Türk edebiyatının önemli klasiklerinden biri olarak kabul edilir.